28 Haziran 2017

28 Gün Yoga – Gün 4 Merhaba Sangha



*28 Gün yoga başka bir blogta düzenlenmiş bir projeydi. Diğer günlere burdan ulaşabilirsin.

Merhaba Sangha, ben Serap. Bu mecradan haberdar olduğumda birinci turun yarısıydı sanırım. O zamandan beri sessiz takipçisiyim bloğun. Büyük hevesle, hiç birini atlamadan tüm yazıları okuyorum. Hızımı alamadığımda dönüp geçen yıl yazılanları okuduğum bile oldu. (Misal Pınar’ın blogu) Fikir harika, bende katılmak istedim ama hem yarıdan başlamak istemedim hem de ilk turda yazanların sadece shadow yoga yapanlar olması sebebiyle topluluğu shadow yoga yapanlara özelmiş gibi algıladım. Böylece bir sonraki turun yapılacağından habersiz, ilk yeni ayda her gün günlüğüme yazmak suretiyle kendi başıma yapmaya söz verdim. 2. turun başlamasıyla baktım sangha büyüyor, meydan da boş atıverdim işte kendimi. İlk üç günü günlüğüme yazmıştım ve buraya aktarmayacağım. 4.günden selam olsun hepinize.

İtiraf ediyorum sangha ben iflah olmaz bir Defne Suman hayranıyım. Kendisine hayran mektubu yazmışlığım bile var. Kulağa çok iddialı gelecek ama onun bloğuyla karşılaştığım gün hayatım değişti, gerçekten söylüyorum bunu. 1 ay içinde tüm bloğu baştan sona okudum. 2014 senesiydi. 2 yıl önce yurt dışında başladığım yoga derslerine Türkiye’de devam etmeye karar vermiş ancak kafama göre bir yer bulamamıştım. Ben de evde kendimce yapmaya çalışıyordum. Bir yandan yoga hakkında bulduğum her şeyi okuyordum. Defne’nin bloğu hayatımda çok sevdiğim şeylerden biri olan yazıyı yogayla birleştiriyordu. Üstelik insan hallerine dair çok güzel tahliller yapıyordu. Okuduğum her yazıda kendimi buluyordum, sanki beni anlatıyordu. Yalnız olmadığımın farkına varıyordum. Okuduğum her yazıyla ben de yazmak için ilhamla dolup taşıyordum. İşte o dönem karar verdim blog açmaya ve çok düzenli olmasa da yazıyorum o zamandan beri.

Yine o dönem, okuduklarımın etkisiyle başladım her sabah erken kalkıp yoga yapmaya. O zaman düzenli bir işte çalışıyordum. (1 Yıl önce istifa ettim o işten) 7.30 da servise binmem gerekiyordu. Ben de 5.30 da uyanıyor, yogamı yapıyor, hazırlanıp servise biniyordum sonra. Hatta bazen akşam işten döndükten sonra da yapıyordum. Yogayla aşk yaşadığımız muhteşem bir dönemdi hayatımda. Dolayısıyla her gün erken saatte kalkıp yoga yapmakla ilgili bir sıkıntım yok, o disiplin oturdu geçen 3 yılda. Benim bu 28 gündeki birinci niyetim her gün yazmakla ilgili daha çok. Yazmayla ilgili başka bir grup ta oluştu sanki burda. Ben Murat Gülsoy’dan (ya da başka birinden) ders almadım hiç yazmakla ilgili ama ben de o gruba dahil olabilir miyim merak ediyorum.

Yoga benim hayatımda inanılmaz bir dönüşüme vesile oldu. Yoganın ne muhteşem bir şey olduğunu anladığım ilk zamanlar (sanki Amerika’yı keşfetmişim gibi!) büyük bir hevesle etrafımdaki herkesi bu coşkuya dahil etmek istemiştim. Olmadı tabi. Sonradan fark ettim ki bu çok kişisel bir yolculuktu. Başka birinin seni davet etmesiyle katılabileceğin bir şey değildi. O dönem hayatımdaki bazı kişilerle yollarımız ayrıldı ve yalnız devam ettim yoluma. Yolun yalnız yürüneceğini biliyorum ama şimdi başka bir şey fark ediyorum, sanghanın önemini. Yolu yalnız yürüyecek olsak bile aynı yolu seçmiş kişilerle bir arada olup destek verebiliriz birbirimize. Ne demişler; BİRlikten kuvvet doğar!

Yoga bir kere hayatınıza girince ihtiyacınız olmayan, hoşlanmadığınız şeyler duramıyor hayatınızda ve bana müsaade deyip çıkıyorlar arka kapıdan. Bu bugünden yarına olan bir şey değil, zaman alıyor elbette. Yine de 5 yıl önce Moskova’da girdiğim ve tek kelimesini anlamadığım ilk Rusça yoga dersinde yoga için işimi bırakıp evimi kapatacağımı, Hindistan’a gideceğimi, yoga eğitmeni olacağımı ve ilk dersimi Hindistan’da vereceğimi tahmin edemezdim.

Herkesin yoga eğitmeni olduğu bugünlerde ben de çiçeği burnunda bir yoga eğitmeniyim. Kendim için eğitmen, öğretmen tanımını kullanmayı biraz iddialı buluyorum. Sonuçta hayatını yogaya vakfetmiş, yıllardır yoga yapıp bunu bir iş değil hayatının bir parçası haline getirmiş öğretmenler dururken bu kadar kısa sürede kendime öğretmen demek terbiyesizlikmiş gibi geliyor. Bildiklerimi paylaşıyorum diyorum ben de. Bildiklerim de aldığım 200 saatlik eğitmenlik kursundan gelmiyor. Yoganın insanın hayatında nasıl değişimlere yol açtığının kanlı canlı örneğiyim. Söylediğim hiçbir şey kitaptan okuduğum basmakalıp bilgiler değil. Hepsi birinci elden kendi deneyimim. Bu sebeple içim rahat diyebilirim.

Yoga herkes için midir? Defne’nin bu konuda yazdığı pek çok yazı var. Yoganın sadece hak edene verilmesi gereken kadim bir bilgi olduğunu sık sık tekrarlıyor. Ben de buna büyük oranda katılıyorum. Yine de yoga eğitmenliğini seçmemdeki temel motivasyonum yoganın gerçekleştirdiği dönüşümden mümkün olduğunca çok insanı haberdar etmek diyebilirim. Ben söyleyeyim de kişi kendine uygunsa bunu alıp içselleştirsin, değilse zaten çıkıp gidecektir diye düşünüyorum.

28 gün için ikinci niyetim iyi bir yoga eğitmeni olmak için elimden gelen her şeyi yapmak. Bunu yaparken de bilinçaltımda yer etmiş “sevdiğin işi yaparak para kazanamazsın” ön yargısından kurtulmak. Bu önyargımın temelleri çok derin ve çok çektim bunun yüzünden. O da başka bir yazının konusu olsun.

Oldukça uzun bir giriş oldu, gelelim mevzuya. Bugün 4. Gün ve kırmızı çadırın 3. Günü. Açık olmam gerekirse regl olunan günlerde yoga yapmamam konusunda beni uyaran hiçbir öğretmenim olmadı bugüne kadar. Sadece ters duruşlar yapmayın dendi. Ben de ters duruşlardan kaçınarak yaptım hep yogamı regl olsam bile. Bu toplulukta çokça vurgulanması sebebiyle bundan sonra ben de yapmamaya karar verdim. Deneyip vücudumdaki etkilerini gözlemleyeceğim.


Sabah 5’te uyandım. Yoga yapmayacağım için yürüyüş yapmaya karar verdim. 5.30 du kamptan ayrıldığımda. Güneşin doğmaya yüz tuttuğu o büyülü zamanda ışıklarının vurduğu dağ alev alev yanıyordu. Öyle bir renk cümbüşü vardı ki kelimeyle tarifi imkânsız. Gözümü kapayıp saygı durdum güneşe. Devam ettim sonra yoluma. Baktım kafamın içinde kelimeler yazıyor da yazıyorum. Baygın hanımeli kokularının yasemin kokularına karıştığı o an Sanghaya katılmanın kararı verildi. Bir buçuk saat kadar yürüyüşün ardından 7.30 daki dersime hazırlanmak üzere döndüm. Biraz nadi sodhana yapıp sessizce oturdum. Öğrenci gelmedi. Ben de mutfağa geçip patatesli yumurta yaptım. Kahvaltı yapıp bayram bitimi kamptan ayrılanları uğurladık ve işte karşınızdayım. Şimdilik benden bu kadar. Tanıştığımıza mutlu oldum sangha, iyi ki varsınız…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder