18 Eylül 2017

Ayaklarını yere sağlam basmak


Bugün kendimi çok güçlü hissediyorum.

Sabah yoga yapmak üzere platforma doğru giderken dağın etrafını saran bulutları görünce büyülendim adeta. Hani kredi kartı reklamında diyor ya; “Paranın satın alamayacağı şeyler vardır... “, horozun ötüşüyle gözünü açıp uyanmak, dışarı adımını attığında ciğerlerinin çam kokusuyla dolması, doğanın her türlü haline, güneşin doğuşuna, batışına tanık olmak, rüzgârın ağaç yapraklarında oluşturduğu uğultuyu dinlemek, kuşların uçuşundaki zarafeti izlemek paha biçilmez.

Matıma oturup gözlerimi kapadığımda karşımdaki Tahtalı Dağı’nın heybetli görüntüsü asılı kaldı zihnimde bir süre. Pranamayayla başladım. Uzun süredir yapmadığımdan özlemişim, çok ama çok iyi geldi. Nefesin etkisiyle sessizlik yayıldı, her şeyin üzerini kaplayarak tüm ruhuma yerleşti. Yogayı BİRleşmek olarak tanımlıyoruz ya; o anda bu tanım kelimelerin ötesinde, zihinsel bir açıklama olmaktan çıkarak tüm hücrelerimde duyumsadığım bir var oluş haline geldi. Doğa nerede bitiyor, ben nerede başlıyorum belirsizleşti. Hem kuştum, hem ağaç hem de dağ. Evrendeki pek küçük, pek önemsiz olan varlığım hayatiydi aynı zamanda. Genelde bu haller pratiğin sonunda gelir bana ama bu sabah daha başlamadan benimleydi, şükürler olsun.

Ben gökyüzünde olanların yeryüzünü etkilediğini düşünenlerdenim, bu yüzden elimden geldiğince takip ediyorum yukarda neler olduğunu. Bu haftanın teması denge olunca ben de dengeyle ilgili güçlü bir pratik yapmaya karar verdim bu sabah.

Tek bacak üzerindeki denge pozlarında zorlanıyorum. Bugün savaşçı üçte dururken ayağıma takıldı gözüm. Kalçaların paralelliğini bozmadan vücudumun ağırlığını bir taraf üzerinde dengelemeye çalıştıkça ayağım büzülüyordu. Ayak parmaklarımı mümkün olduğunca aralayıp tabanımı tam olarak yere yerleştirmem gerektiğini biliyordum ama bu bilgi hiç mi hiç işime yaramıyordu o sırada işte. Ayağım büzülüp yere temas ettiği alan daraldıkça havalanıyor, o havalandıkça dengemi kaybediyor, dengemi kaybettikçe sinirleniyordum. İnat ettim, o ayağın üzerinde durulacak! Açtım parmaklarımı iyice, tabanımı yere sıkıca bastırdım. Ağırlık tüm bacağımdan geçerek ayak tabanıma doğru yayılmaya başladı. İçim çığlık çığlığa; daha fazla dayanamayacağım diye bas bas bağırıyor. Biraz daha dayan diyorum, sabret. Bir sınıra geldiğimi hissettim, ateş, öfke, yanıyorum! Sordum ne olacak dayanamazsan diye, öleceğim dedi! Kıpırdamadan durdum bir süre. Ayağımı diğerinin yanına koyduğumda cevap verdim; gördün mü bak, hiçbir şey olmadı, üstelik çok daha güçlüsün şimdi.

Yoga yaparken yaşanan aydınlanmalar sayısız. Geçen yıl işimden ayrılmak isteyip bir türlü ayrılamadığım dönemde yeni bir hocanın dersine gitmiştim. O dönem; tüm dikkatimi işimi ne kadar sevmediğime verdiğim ama ayrılmaya da cesaret edemediğim bir dönemdi. Arafta geçirdiğim 6 ayın sonunda tamamen paralize olmuş, hareket edemez hale gelmiştim. O gün derse benden başka giden olmadığı için hoca ne yapmak istediğimi sormuş, ben de güç odaklı bir ders yapmak istediğimi söylemiştim.

Bolca chaturangalı dersin sonunda hoca üç kere el üstü duruş yapacağız dedi. İlk ikisinde hocanın da desteğiyle sorunsuz şekilde durdum ellerimin üzerinde. Üçüncü seferde bugünün konusu “Dayanamayacağım!” çıktı meydana. Baş aşağı bir konuşmadır gidiyor; ne işin var ellerinin üzerinde, onlar vücudunun ağırlığını taşıyamaz ki, bak bak parçalanıyor omuzların işte, şimdi kafa üstü çakılacaksın! Tüm kelimeler beynime doğru hızla akın edip korku tüm vücudumu kaplamışken bir ses duydum; “Yeteeeeeeerrrrrr!”. Hocanın yardımıyla yere indikten sonra fark ettim ki; o ses iç sesim değil dış sesimmiş, bildiğin bağırmışım! Utançla karışık kahkahalara boğuldum. Hoca dedi ki; yoga yeter dediğimiz o noktadan sonra başlıyor işte.

Hayatta da böyle değil mi; buna dayanamam, şöyle olursa yaşayamam deyip duruyoruz. Sonra o şeylerin hepsi oluyor ve biz yaşamaya devam ediyoruz. En korktuklarımız olduğunda bile; sağlımızı kaybettiğimizde, kendimizi onunla tanımladığımız ilişkimiz bittiğinde, tüm birikimimizi yatırdığımız işimiz battığında, en sevdiğimiz aramızdan ayrıldığında… Yaşıyoruz çünkü her şey geçiyor ve hayat devam ediyor.


Bugün ki pratik sırasında kalçadan da bir şeyler çıktı, dayanamayacağımla başladı, ağlamaklı devam etti ve açılarak son buldu. Belirsizlik önümde uzanmış, zihnim Ajda’dan “Sardı korkular” söylemeye meyletmişken, bugün neden yoga yaptığımı çok iyi anladım bir kere daha…