27 Haziran 2014

Sevgili Günlük - 3.Gün

3.GÜN

Renk: Mavi

Duygu durum : Minnettar

Motto: Mutluluğuna sahip çık.
Özlü söz : Başkalarını anlamak bilgeliktir, kendini anlamaksa aydınlanmaktır. Lao Tzu

Şarkı : King of Convenience – Misread

Dün gece geç yattım, hava sıcaktı uyuyamadım bir türlü. Yine de sabah 5:45 te kalktım. Rüya gördümse de hatırlamıyorum. Erken kalkmam iyi oldu, yoga yapacak bolca vakit var. Geçtim matın başına. Nefes al, nefes ver, derin, derin, daha derin. Kafamın içi kalabalık, nefes yalnız değil bu sabah, düşünceler eşlik ediyor. Uzaklaştırmaya çalışmıyorum, kabul ediyorum, bırakıyorum bu sabah ta beraber takılsınlar. Ayağa kalkıyorum, tadasana. Biraz duralım mı? Duralım. Biraz durmak zamanı şimdi. Bu pozu çok seviyorum. Dışardan hiçbir şey yapmıyor gibi görünüyor, duruyorsun sadece,  içerdeyse neler neler oluyor. Durgunluğun içindeki devinim. Vücudumdaki enerjinin dolaşımını çok net hissediyorum, ayaklarım yere basıyor, güçlüyüm.  Aylar önce bir olumlama okumuştum, “Merkezimde, tam ve bütünüm.” diye.  Pek  bir şey anlamamıştım o zaman. Tadasanada anlıyorum . Bırakıyorum dışardakileri şimdi, merkezimdeyim, olmam gereken yerde. Ordan denge hareketlerine geçiyorum. Ruhumda bulamadığım dengeyi bedenim bulmak istiyor anlaşılan, oldukça makul. Titriyorum, sendeliyorum ama vazgeçmiyorum. Savaşçıya geçiyorum. Geçince fark ediyorum genel olarak savaşçı pozlarından kaçındığımı, çok az yaptığımı. Neden? Zorlandığım için. Ama bugün öyle değil, içimdeki savaşçı dimdik ayakta. Zorlanıyorum, titriyorum, kaslarım yanıyor ama direniyorum pozda kalmak için. Bacaklarımdan aldığım enerjiyi tüm vücuduma yayıyorum. Biraz da güneşe selam veriyorum. Dışarda hava çok sıcak, doğal bir Bikram yoga ortamı var, içerisi de ısınıyor şimdi hatta yanıyor. Bu aralar ters duruşlara merak saldım, onları deniyorum. Kollarım biraz güçlenmiş ama karnım zayıf hala. Zamanla güçlenecek, sorun yok. Biraz öne bükül sonra geriye ve şavasana. Duada teşekkür ediyorum farkındalığım için. Dışarda ne olursa olsun eve dönüş yolunu biliyorum artık.
Hiç değişmeyen insan tabiatı olur mu? Elbette üzüleceğim, kırılacağım, kızacağım, küseceğim, deneyeceğim, başarısız olacağım, yine deneceğim, seveceğim, ağlayacağım, güleceğim, bu böyle devam edip gidecek. Ama ne olursa olsun özümden bir şey kaybolmayacak, dönüp dolaşıp merkezime geleceğim. Dışarda olanlar rüzgârın denize yaptığı gibi küçük bir bulanıklık yaratacak belki yüzeyde ama dip hep saf, temiz, berrak, dingin, huzurlu olacak.
Bugün biraz sakinleşip günlerdir yaptığım duygu çorbasından tattım, pek hoşuma gitmedi. Kızgınlığı çıkardım önce içinden, ihtiyacım yok ona, fazla bir değişiklik olmadı. Alınganlığı çıkardım sonra, o senin egon dedim, baktım bir şeyler eksik gibi. Anlayış kattım biraz, hem kendim hem öteki için, tadı değişir gibi oldu. Ah dedim beklentisi fazla kaçmış bunun, çıkardım, olacak gibi bu iş. E kabullenme koymayı unutmuşum! Hah şimdi lezzetlenir gibi oldu ama tadı bozan bir şey var gibi; hayal kırıklığı mı o? Onu da çıkarınca baktım gayet lezzetli olmuş. Olmamasına imkân var mı zaten, ana malzemesi sevgi çorbamın.
Bugün annemler için dönüş biletim alacaktım ama annem arayıp bilet alma abinler gelecekmiş dedi. Çok mutlu oldum tüm aile bir araya geleceğiz diye. Bebişleri görecek olmanın heyecanı sardı, 1 yıldır görmüyorum onları. Abimle konuşunca henüz kesinleşmediğini, belki haftaya gelebileceklerini söyledi. O da bir şeydir, en azından gelme ihtimalleri var.

Akşam zorunlu okey mesaisinden sonra dolaşmaya çıktık bizimkilerle. Şehir Ramazana hazırlanıyor, standlar, ışıklar, panayır bile kurulmuş; gondol, çarpışan otomobiller. Hoş geldin Ramazan. Ramazanın insanların birbirine daha hoş görülü olduğu bir ay olmasını diliyorum, bu aralar biraz daha fazla ihtiyacımız var gibi sanki farklılıklarımıza rağmen birbirimizi kucaklamaya, anlamaya. Şu an balkonda oturmuş bunları yazarken annem yasin okuyor yanımda. Duanın gücü iyileştirsin hepimizi.

İyi geceler...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder