2 Temmuz 2014

İçimin dehlizlerinde

Hadi kalk gidelim. Nereye? Bilmiyorum, gidelim sadece, uzaklaşalım, kaçalım!

Kaçma hissi olmaz pek bende, zora meyilliyim ya, kalıp savaşmaktan yanayımdır hep. Kanımın son damlasına kadar, derdimi anlatana kadar, milyon kişi olmaz dese, defalarca deneyip kendim olmayacağına ikna olana kadar. Ama bugün bu hallerimden fersah fersah uzağım. Çıkıp gitmek istiyorum sadece. Nereye? Doğanın bağrına, böğrüne, içine, içime?
Sabahtan beri içimdeki huzursuzluk dün gece annemi kırdım diye mi? Aileyle ilişkiler bitmek bilmez bir suçluluk duygusundan ibaret gibi, ne yapsan olmuyor. Tek sebep bu mu? Sabah bırak yoga yapmayı yataktan kendimi zor kaldırdım. Bu ne yılgınlık, bitkinlik. Üstüme yapışmış bir yenilmişlik duygusu.
İşe zor gittim, çalışasım yok hiç. Çok uzun süredir enerjim bu kadar düşmemişti. Geçen hafta düşüncelerimin dışa vurumuyçasına alnımda çıkan dev sivilcenin akrabaları tüm yüzümü sarmış. Ergen mi oldum bunca yıl sonra? İsyandayım. Yaklaşmayın. Out of order! Lütfen rahatsız etmeyin.
Nedir derdin diyeceğim;  dokunduğumda işiteceğim ahlardan korkuyorum. Var belli ki bir mesele. İlişkiler, ilişkiler. Sorun ötekiyle mesafe. Çok yakın,  çok uzak mevzuları.
Kendimi bildim bileli iflah olmaz bir dışa dönük olarak yaşıyor(d)um. Daha yeni keşfettim aksinin de mümkün olduğunu, çiçeği burnunda içe dönüğüm bir süredir. Kendimle flört evresindeyim. Öyle keyifliymiş ki, yeni farkına varıyorum. Nerdeymişim bunca sene? Tam oturup hasret gidereceğiz,  hasbıhal edeceğiz derken ötekiler huzursuzlanıyor. Ama sen böyle değildin. Evet, değildim; değişiyorum, dönüşüyorum. Eskiden yaptığım şeyler keyif vermiyor artık, yeni heyecanların, keşiflerin peşindeyim. İçimde bulduğum kaynağın izini sürmeye çalışıyorum. Kozamın içine çekiliyorum, şimdi tırtılı besleme zamanı. İçimdeki kumu inciye dönüştürme zamanı şimdi.  Çok iyiyim diyorum soranlara, hayatımın hiçbir evresinde olmadığım kadar iyi hissediyorum kendimi çünkü. İyiysen iyi diyorlar, ardından depresyon gelmesin de! Anlamıyorum; iyi olmak kötü bir şey mi, neden bu şüphe? Arkadaşlarım benim iyi olmamdan endişelenip kendi aralarında konuşuyorlarmış. Madem endişelisiniz neden gelip benimle konuşmuyorsunuz diyorum?  E sen artık dışarı çıkmak istemiyorsun diyorlar, içmiyorsun da. Sohbet etmek için illa bunları yapmak mı gerekiyor, evde oturup kahve içmeye ne oldu? En yakın bildiklerim uzaklaşıyor; kırılıyorum, üzülüyorum. Ama yolumdan dönme niyetinde değilim, biliyorum ki benimle olmak isteyenler benimle kalacak zaten.
Sonra misafirler giriyor sahneye.  Sen kendinle takıl aylarca, dışarı çıkma, içine dön, sonra ötekiler gelsin, içinde yaratmaya çalıştığın boşluğa sımsıkı yerleşsinler.  Bir de soruyor muyum kendime dengem niye bozuldu diye?  Evdeki misafirlerden başka bir de gönüldeki misafirler var. Misafir net, ben fazla kalmayacağım, bir bakıp çıkacağım diyor. Ben de;  aaa olur mu hiç, hele bir gel içeri, daha sana parklarımı, bahçelerimi göstereceğim diye tutturuyorum ama misafir gönülsüz.  Sonuç; onulmaz hayal kırıklığı. Gidenlere hoşça kal demek zamanı ama ne mümkün. Ego olmaz diye tutturuyor, madem istiyorum, benim istediğim olacak. Gönül meselesiymiş filan beni bağlamaz; ne yap et oldur bu işi. Ben oldurulan şeyleri istemiyorum ki hayatımda artık diyorum ama nafile. Yıllar yılı palazlanmış içimde, olmuş koca bir dağ, yıkıp geçmek kolay mı? Yıkıp geçemesem de varlığının farkındayım, bana hükmetmesine izin vermiyorum artık. Kısa bir süre beni kandırmayı başarsa da kışkırtmalarını, oyunlarını tanıyorum artık. Biraz sendeleyip dönüyorum eski halime. 

İçerde istila, dışarda kuşatma derken benlikten isyan çığlıkları yükseliveriyor bugünkü gibi. Varlığını tehdit altında hissettiği an bağırmaya başlıyor avaz avaz. Sesinden iç sesimi duyamıyorum. İşte o zaman daralıyorum, bunalıyorum, bir el yapışıyor boğazıma, zaman geçmek bilmiyor. Neyse ki yazmak var. Zihnimdeki zehir parmaklarımın ucundan akıp gidiyor yazdıkça. Yogamı da yaptım mı merkezime dönüp rahatlıyorum. 

Aklımın bir köşesinde hep, hatırlatıyorum kendime : "İnsanlarla ilişkin ateşle ilişkin gibi olsun; fazla yaklaşma yanarsın, çok uzaklaşma donarsın."

Akşam eve geldim, baktım çiçeklerim açmış katmer katmer, gönlüm gibi. Daralsamda, bunalsamda çiçek açmaktan vazgeçmiyorum. Gönlümün bahçesini sevgimle sulamaya kaldığım yerden devam ediyorum. Yaşamayı seviyorum.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder