12 Mayıs 2014

Uzaklara Gitmek

Çağıran bir şeyler var beni uzak şehirlerde... Ne de güzel ifade eder bu cümle hissettiklerimi, benim için yazılmış sanki. Kendimi bildim bileli başka yerlerin başka ülkelerin hayalini kurar dururum. Sanki o yerlerdeki insanlar başka türlü yaşar, havası suyu başkadır, yaşam başka türlü akar oralarda. Zaman ilerleyip başka ülkelere gitme fırsatı bulduğumda anladım ki o yerler değilmiş aslında beni çeken; oralara gittiğim zaman yaşayacağımı düşündüğüm şeylermiş hayalini kurduğum. Her şeyin farklı olduğu büyülü bir diyarmış düşlediğim, orda mutluymuş hep insanlar, hayat günlük gülistanlıkmış her daim, hiç acı yokmuş. Bildiğin ütopyaymış yani benim başka ülke hayalim. Peki gerçeklik neymiş aslında; yemekler, müzikler, dinler, diller farklı olsa da her yer aynıymış.

Çok sevdiğim bir hikâye var. Eski zamanlardan birinde, bilge bir kişi ile arkadaşı limanda dolaşıyorlarmış. Ahşap kadırgalardan birinin üzerinde, başını ellerinin arasına almış kara kara düşünen birini görmüşler. "Bak" demiş bilgenin arkadaşı, "Bu adam dünyanın en zengin adamlarından biridir. Yapmadığı şey, gezip görmediği yer kalmamıştır. Gene de böyle mutsuzdur". Bilge de şu cevabı vermiş: "Her gittiği yere kendini de götürüyordur da ondan..." Durumu çok güzel özetliyor bence.

Ben doğup büyüdüğüm yeri hiç bir zaman sevmedim ve ait hissetmedim kendimi oraya. Lise yıllarımda abim İstanbul'da yaşıyordu. Çok sık olmamakla beraber arada sırada ziyaretine giderdim. Bu ziyaretler büyülü bir dünyaya açılan kapı gibiydi benim için. Taşrada doğup büyümüş biri olarak İstanbul inanılmaz bir yere sahipti gözümde. Abim müzisyen olduğundan ve pek çok değişik mekanda sahne aldığından çok renkli ortamlara girme fırsatı buluyordum üstelik. Jazz Stop, Hayal Kahvesi, Kemancı. Müzisyenlerle tanışıyordum, Engin Yörükoğlu, Önder Focan. Kesin kararımı vermiştim, üniversiteyi İstanbul'da okuyacaktım ama olmadı.

Ege'yi kazandım, günlerce ağladım. Kayıt için İzmir'e gittiğimizde anneme "Ben bu şehri sevmedim, gitmeyeceğim üniversiteye!" dedim. Neden, çünkü İzmir hayalimdeki şehir değildi, ben İstanbul'da yaşayacaktım, başka yerde mutlu olmama imkân yoktu.

Çare yok tabi, kaydoldum okula. Sonradan sevdim İzmir'i, Bornova'yı. Tam alıştım derken bizim bölüm Çeşme'ye taşındı, üstelik merkeze bile değil, Dalyanköy diye gerçek bir köye! Ben yine ağlamaktan helak. Taşradan kurtulmak için gelmedim mi ben üniversiteye, ne işim var köyde, mümkün değil yaşayamam burda. Neden, çünkü ben ancak şehirde (İzmir'de) mutlu olabilirim. Huzursuz geçen aylardan sonra bahar gelince bir başka göründü Dalyanköy gözüme, alıştım sonra zamanla.

2014'ün ilk günü Konyaaltı sahilde uzun uzun yürümüş, güneşi batırmışım. Üşürken aklıma Ekim'de gittiğim Bangkok düşmüş, üzerimde askılı bluz, kısacık şort, ayağımda boncuklu sandaletlerim, sokaklarda yürüdüğümü hayal ediyorum. O sırada Bangkok'ta yaşayan arkadaşım yazıyor "Paylaştığın fotoğrafa bakıyordum da, ne güzel olurdu şimdi kap kalın mont giyip Antalya'nın soğuğunda Konyaaltı'nda bir banka oturup içmek." Yok artık! Kurduğum hayalden bahsedince çok hoşuma giden ve daha iyi ifade edilemeyeceğini düşündüğüm cümleyi kuruyor: "Nerede değilsem orada mutlu olacakmışım gibi geliyor."

Şimdi fark ediyorum ki tüm bu başka yerde olma hayalleri zihnimizin bir oyunu bize, memnuniyetsizliğimizin maskesi. O kadar şartlandırıyoruz ki kendimizi ancak belli koşullar gerçekleşirse mutlu olabileceğimize, kendimize nefes alacak alan bırakmıyoruz. Hayatımız meli, malı lar arasında sıkışıp kalmış, her şey koşullu. Zihnimiz sahip olamadıklarımızın çetelesini tutmaktan bitap başka bir yerde olma hayaline tutunup günü kurtarmak için didinip duruyor.

Peki ne kadar mümkün bunu kırmak? Kolay olmadığı kesin, temeller çok erken atılmış ne de olsa. Ama olmayacak iş de değil, biraz pratik lazım sadece. Düşlediğimiz hayat bulunduğumuz koşulları kabullenmenin sınırında duruyor. Tüm mesele olanı kabullenip gerisini akışa bırakabilmekte. Koyvermenin huzuruna erince gerisi geliyor zaten.

Ara ara yoklasa da içimi uzaklara gitme istediği bugün bulunduğum yerde olmaktan çok mutluyum. Şükürler olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder