*28 Gün yoga
başka bir blogta düzenlenmiş bir projeydi. Diğer günlere burdan ulaşabilirsin.
5.Günden üzülerek bildiriyorum sangha, bugün yoga yapmadım. Sabah 5.30 da uyanmama rağmen Antalya’ya gideceğim için yoga işine girişmedim hiç. Erkenden çıktık yola. 90 kilometrelik Çıralı- Antalya yolu 1 saat sürdü, indiğim yerden evime olan 10 kilometrelik yol da. İtiraf: şehri hiç özlememişim! Sabah olmasına rağmen hava cehennem gibi sıcak. Eve girer girmez girmez balkona koştum çiçeklerim kurumuş mu diye, kurumamışlar çok şükür. Ektiğim pek çok fesleğen tohumundan biri çıkmış, diğerleri de ardından gelecek ümit ediyorum. Köklensin diye suya bıraktığım birkaç dal fesleğen vardı, onlar köklenmiş iyice, diktim hemen. Kahvaltımı ettim. Liste hazırladım kendime; alınacaklar, yapılacaklar diye ikiye ayırarak. Malum fazla kalmayacağım. Yanıma alacağım eşyaları çıkardım dolaptan.
Ben çok şanslı bir insanım. Aslında şans ve tesadüfe
inanmıyorum bir süredir. Gözlemime göre; bir şeye niyet ettiğimizde, bir şeyi
yürekten istediğimizde evren onun gerçekleşmesi için her şeyi yapıyor. Misal,
yurt dışından dönüp, ailemi ziyaret edip Antalya’ya geldikten sonra döndüğümü
bildirmek için aradığım yoga öğretmeni arkadaşım iyi ki aradın dedi, ben de
seni arayacaktım tam. Bir festivalde ders vermeye söz vermiş ancak aynı
tarihlerde başka bir organizasyona katılması gerekiyormuş ve İngilizce ders
verecek birini arıyormuş. Sen verir misin diye sordu, vermez miyim dedim
gülerek. Böylece Türkiye’deki ilk dersimi vermiş oldum. Sonra Çıralı’ya gittim.
Bir zamanlar müşterisi olduğum demeyeceğim, misafir bile demek haksızlık olur
çünkü kendimi evimde hissettiğim bir mekâna. Burası yoga dersi vermeyi
düşündüğümde aklıma gelen ilk yerdi. Orada ders vermeyi önerdim. Çok sevindiler,
kabul ettiler ve beklemeye gerek yok hemen başla dediler. İçinde sadece birkaç parça
eşyamın olduğu sırt çantasıyla gittiğim bu mekânda kalıyordum 10 gündür. Artık
evime gideyim de eşyalarımı getireyim deyip geldim Antalya’ya bugün.
İşleri halletmek için dışarı çıktım. Apartmanın yanına
manikür pedikürcü açılmış. Uzuuuun zamandır ihmal ettiğim el ve ayaklarıma
bakıp gelin bir kıyak çekeyim bugün size dedim. İçeri girince bir baktım benim
sürekli gittiğim manikürcü orda! (Başka bir yerde çalışıyor normalde). Dükkânın
asıl sahibi bayram sonrası memleketine gidince ona rica etmiş dursun diye. Bir
yıldır buralarda olmadığımdan konuştuk uzun uzun. Yogadan bahsedince çok
ilgisini çekti, bir sürü soru sordu, cevapladım. Bundan böyle takas usulü çalışacağız,
o manikür yapacak ben de yoga dersi vereceğim ona :)
İşlerin bir kısmını halledebildim garip bir hal oldu çünkü.
Para çekeceğim, bankamatik arızalı, alacağım şeylerin olduğu dükkân kapalı,
ilan bastıracağım yerde ilgili kişi yerinde yok filan. Yapabildiklerimi yapıp
döndüm eve kendime gelmem bir saati buldu, hava o kadar sıcak.
Tayland’ta beni bir ay misafir eden arkadaşım Türkiye’ye
gelmiş, onunla buluşup yemek yedik. Bir proje var beraber gerçekleştirmek istediğimiz
onun hakkında konuştuk. Bana bilgisayar baktık. Teknolojiye o kadar uzağım ki;
sırf ne alacağımı bilmediğim için artık prize takılı olmadan çalışmayan kırık
bir aletle iş görmeye çalışıyorum. Gönül rahatlığıyla istediğim yerde
yazabileceğim yeni bir alet hayalindeyim uzun zamandır. Arkadaşım baktıklarımızı
beğenmeyip bir de internetten araştıralım dedi. Emektardan yazıyorum hala
anlayacağınız.
Sonrasında ben eve gitmek istedimse de kendisi izin vermedi. Arkadaşlarıyla
buluşacakmış sen de gel diye tutturdu. Biz artı iki kişiyle başlayan grup
büyüdü de büyüdü. Grup bir zamanlar aynı yerde çalışan insanlardan oluştuğu
için bolca iş konuşuldu. İtiraf 2: turizmi hiç özlememişim! Eskidendi,
eskidendi, çoook eskiden diyeceğim zamanlar ben de turizmde çalışırdım.
Eğitimini aldığım asıl mesleğimin bu olmasına rağmen o kadar bıkmışım ki, sohbetlere
katılasım bile gelmedi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder