İletişim
bilgilerimi verdiğim yogayla ilgili bir siteden e-posta geldi geçen gün;
konusu: Işığın dönüşü. Birkaç gün sonra onunla alakasız, müzikle ilgili başka
bir siteden e-posta geldi; konusu: Işığını parlat. Dedim ne oluyoruz? Aralık
ayı mütemadiyen mesaj kutuma gelen, gözüme görünen, duyarak, yazışarak aldığım
çok ilginç mesajlarla geçti. Aslında biraz evveliyatı var mesajların, doğum
günümde beklenmedik şekilde yurt dışından gelen kitapla başladı: Şimdi burada
ol! Sağım, solum, arkam, önüm mesaj.
Evren bana bir şey söylemek istiyor ama ne?
Şimdi bir
şey diyeceğim ama delirdiğimi filan zannetmeyin sakın; akıl ve ruh sağlığım
uzun süredir olmadığı kadar yerinde zira. Korkmayın, Mesih filan olduğumu iddia
etmeyeceğim. Mesaj şu ki çağırılıyorum! Ben çağrıyı ilk başlarda “Çağıran bir
şeyler var hep, beni uzak şehirlerde” şeklinde algıladığım için kalktım uzak
şehirlere gittim önce; hem de tüm korkularıma rağmen. Gördüm ki korkacak bir
şey yokmuş, uzaklar da en az bizim buralar kadar güzel. Özgürlük diye bir duygu
varmış, şöyle bir ucundan tadına bakıp döndüm geri. Döndüm de bir rahat bırakmıyorlar ki
yaşayayım eskisi gibi. Taşlar oynamış bir kere, mümkün değil oturmuyor yerine.
Üstelik sadece dışardan gelmiyor mesajlar, bilinçaltım dile gelmiş rüyalarımdan
konuşuyor benimle. Tüm evrenin işi gücü yok beni uyandırmaya adamış kendini;
hem dışardan hem içerden.
Mesajı
aldım. Klişenin dibine vurmak zorunda kalsam da söyleyeceğim; potansiyelimi
gerçekleştirmek üzere çağırılıyorum! Yolu yarıladıktan sonra potansiyel
keşfetmek pek zormuş, çocukluğuma dönüyorum ben de. Küçükken ne olmak
istemiştiniz? Ben doktor olacaktım büyüyünce, bir de şarkıcı. Belli ki önemli
biri olmak istiyormuşum; insanların hayatını kurtaran bir kahraman, tüm
dünyanın tanıdığı biri! Hayat kurtarmak için illa dalak dikmek gerekmediğinin
farkındayım şimdi. 6 yıllık eğitim, uzmanlık, yüksek filan bir sürü yıl
kardayım böylece. Oh! yolu boşuna yarılamamışım. Eşin dostun tavsiyesine uyup O
Ses Türkiye‘ye mi katılsam acaba? Ya ünlü olursam! Peşimde bir sürü paparazzi
filan uğraşamam şimdi, yıldızımı başka türlü parlatayım ben en iyisi. Önemli
biri olasım yok artık, mutlu biri olayım istiyorum.
Birkaç yıl
önce bir belgesel izlemiştim; küçük bir kasabada bıçak yaparak geçimini
sağlayan bir amcayla ilgili. Amca sabahtan küçücük dükkânına gidip başlıyor
bıçak yapmaya, akşama kadar.
Ayrıntılarıyla anlatıyor, bıçağın sapını hangi ağaçtan nasıl oyarak
yaptığını. Anlatırken gözleri ışıl ışıl parlıyor. Çeliği diyor böyle
döveceksin, böyle bileyeceksin. Bilerken zor oluyordu diyor o yüzden şöyle bir
alet yaptım. Dükkânı işini daha kolay yapabilmek için kendisinin geliştirdiği
aletlerle dolu. Şimdi fabrika üretimi bıçaklar çok ucuz diyor eskisi gibi el
yapımı bıçak almıyor insanlar. Ama ne gam, amcanın gözlerindeki ışık sönmüyor.
Elbette ekmeğini bundan kazanıyor ama belli ki amca bıçağı sadece insanlar
alsın diye yapmıyor; amca bıçak yapmayı çok ama çok seviyor. Onu izlerken
yaptığı işe duyduğu sevgi oluk oluk içime akıyor, gözlerim doluyor. Yanına
koşup ben de böyle bıçak yapmak istiyorum, beni çırak alır mısın diye sormak
istiyorum. Farkına varıyorum ki bir şeyi iyi yapmak için yaptığın şeyi sevmek
gerekiyor.
Şimdi yıllar
öncesine gitsem ve küçük Serap’ın kulağına fısıldayıp sorsam “Ne yapmayı
seviyorsun? Ne yapmak istiyorsun?” diye.
İnsanlar yapmak istediklerinden önce yapmak zorunda olduklarını beynine
kazımadan önce. Başarının tek tarifi olmadığını anlatsam. Yoksunluktan değil
bolluktan bahsetsem; “Para ağaçta yetişir kızım, sen sevdiğin şeyleri yaptıkça
gidip ağaçtan toplarsın. Hayatta garanti olan hiçbir şey yoktur ama korkma, bu
çok eğlencelidir; fırsatlar sonsuzdur ” desem. “Hani diyorlar ya iş sıkıcı bir
şeydir diye külliyen yalan, işini sevmeyen insanların uydurması. Orda bıçak
yapan bir amca var ya git ona sor istersen” desem.
Siz bu
yazıyı okuduğunuzda yeni yıla girmiş olacağız, yeni yıl yeni umutlar demek.
Madem mesaj ışıktan geldi, madem öyle ya da böyle çalışacağım, yeni yılda Işık
İşçisi olayım ben, aydınlığı yayayım. Çok mu iddialı oldu? Yüreğimin götürdüğü
yere gideyim o zaman; şöyle güzel bir karnıyarık yapayım da oturup yiyelim
beraber. Kalbimize giden yol midemizden geçmiyor mu ne de olsa?
*Bu yazı Kuraldışı Dergi‘de yayınlanmıştır.
😍🙏 ışık işçisi olduğunu biliyordummm😘
YanıtlaSilIşık işçileri buluşuyor, yaşasınnn 🙏
Sil