PUL
değirmen taşları arasına sıkışmış buğday tanesi gibi öğütüyorum içimin yalnızlığını
ve üstü kabuk bağlamış yaralarımın altından kanıyorum usul usul
acırken küçük yüreğimin her bir zerresi
insan olan yerlerimden incinip dökülüyorum bir balığın pulları gibi
düşüyorum kayıp günlerin arasından
göğüs kafesime dar gelen nefeslerde boğuluyorum
kaçıp kurtulmak için çırpınan umutsuz ruhum
hapis şimdi karanlığın içinde
sıcaklığının hasretinden üşüyorum buz gibi
ayaz kesmiş içimin ılık iklimini
bilmediğim bir dilin kelimelerini susuyorum sessiz
yabancı bir diyardan içre koşuyorum bir serabın peşinde
ama biliyorum nafile
çok uzaklardan sesleniyor biri, sakın gelme...
31 Temmuz 2014 Antalya
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder