17 Eylül 2019

Kim O?



Ekranda bembeyaz sayfadaki çubuk yanıp sönüyor ve ben nasıl başlayacağımı bilmeden çubuğa bakıyorum. Bir kelime belirir umuduyla izlemeye devam edip ilham gelmesini mi beklesem? İçim kelimelerle dolu hâlbuki. Sadece hangisini çekip hangi sırayla dizeceğimi bilemiyorum. Dosyayı yazıyı bitirdiğimde aynı kalacağından şüphe duyduğum tek kelimelik bir başlıkla kaydettim. Hadi bakalım.

Bir şeyler oluyor. Fazlaca ilginç bir şey gibi gelmeyebilir kulağa, sonuçta her an bir şeyler oluyor. Dahası var; bana bir şeyler oluyor. Ne olduğunu bilmiyorum. Aslında içimde biliyorum ama kelimelerle anlatabileceğim tarz şeyler değil bunlar. Yaşadığımız düzlemdeki gerçeklikle ilgili değiller sanki başka bir gerçekliğe aitler.

Kendimin farkına varıyorum. Yıllardır kendimi fark etme çabasındayım ancak bu sefer ki farklı. 7 sayısından bahsetmeden geçemeyeceğim yine. 7. Yaşımı kutladığım bu yıl diğerlerinden farklı.

Uyanıyorum. 7 yıl önce açmıştım gözümü ilk. Ben onu uyanma sanmıştım ancak geçen 7 yıl uyku mahmurluğundan başka bir şey değilmiş geriye bakınca. Sabah kalktığında uykuyla uyanıklık arasında ki o halde el yordamıyla bulmaya çalışırsın ya bir şeyleri; saate bakmak için telefonunu, gözlüklerini, giysilerini, tastamam öyle. Beynin tam olarak vücuduna hükmetmez, az önce olan şey rüya mıydı yoksa gerçekten olmuş muydu bilemezsin.

Bu yazıyı yazan kim bilmiyorum; 7 yıl önceki “eski” Serap mı , şimdiki “yeni” Serap mı, her ikisi de mi, hiç biri mi, bilmiyorum. Aynı kelimeyi defalarca tekrarladığınızda anlamsızlaşır ya, ismim de öyle sanki, kendi başına pek fazla anlam ifade etmiyor.

Birkaç saat önce ettiğim sohbette yaşadığım bir olaydan bahsettim birine. Anlatırken anısı hala canlıydı. Ölüme yakın deneyim yaşayanların bahsettikleri şeyleri okumuş ya da duymuşsunuzdur; kişi ameliyat masasındadır ve bir anda yerden yükselir ve yukardan ameliyat masasında yatan bedenine bakar. Ya da kaza geçirmiş yolda yatmaktayken yukardan yerde yatan bedenini izler. Ölüme yakın olmasa da ben bu tarz bir deneyim yaşadım geçen yıl. Travmatik bir an yaşıyordum. Yaşadığım olay eski Serap’ın “dehşet” olarak tanımlayacağı bir şeydi. (Hatta yeni Serap bile ona katılır bence bu konuda.) Hazmetmesi gerçekten zor olan o anı yaşarken birden müthiş bir sakinlik hissettim varlığımda. Bir şey (o şey her neyse) yükseldi içimden ve kendimi yukardan gördüm. Aşağıda kurulu bir tiyatro sahnesine bakıyordum sanki. Bir oyun oynanıyordu. Ben ve bir kişi daha oynuyorduk oyunu. Tüm bunları yaşayan Serap’tı ama ben değildim. Olayın travmatikliğinden kaynaklanan acı, incinme gibi duygular hissetmiyordum. Bir şey oluyordu; olan şey iyi değildi, kötü değildi, sadece oluyordu ve bunda bir sorun yoktu. O an bana hiçbir şeyin zarar veremeyeceğini anladım.  Bedenim incinebilirdi, duygularım incinebilirdi, sahte egom yerlerde sürünebilirdi ancak bana hiçbir şey olmamıştı, olmuyordu, olmayacaktı.

Yoga yapmaya başladıktan kısa süre sonra bedenim olmadığımı fark etmiştim. Yıllar geçtikçe zihnimdeki düşünceler olmadığımı anladım. Duygularım sürekli değişiyordu, onlar da olamazdım. O zaman ben kimdim? Bunların çok ötesinde bir şeydim, bundan emindim ama nasıl bir şey olduğumu çıkaramıyordum bir türlü.

Yakın zamana kadar ne kadar güçlü olduğumun, neler yapabileceğimin farkında değildim. Kendimi sınırlı bir varlık olarak görüyor içine hapsolduğum döngülerden kurtulamıyordum bir türlü. Neden aynı tarz insanlar çıkıyordu karşıma, neden aynı sorunları tekrar tekrar yaşıyordum, neden “çok isteğim”i söylediğim şeylere ulaşamıyor, dokunacak kadar yaklaştığım o son anda “Buda mı gol değil?” haline geri dönüyordum.

Biliyorum; yazının tam burasında size hayatın sırrını çözdüğümü ve tüm bunların üstesinden geldiğimi söylememi bekliyorsunuz. Gelmedim. Ya da şöyle söyleyeyim; bir anlayışa geldim ancak bunu sizin anlayabileceğiniz şekilde kelimelerle anlatmamın imkânı yok.

Bazılarınız biliyor; 40 günlük bir hareket yaptım Instagramda kısa süre önce. O süreçte bir sürü şey oldu. Bazı kişiler sık sık soruyor; ne oldu, işe yaradı mı diye. Yaradı, hem de çok yaradı ama yine tekrar etmek zorundayım, kelimelerle anlatamıyorum. Neden anlatamadığımı de söyleyeyim. İşe yaradı mı diye soran, yaptığı şeyden elle tutulur somut bir şey bekleyen zihnimiz. Oysa niyetin zihinle, sonuçlarla hiçbir alakası yok. Niyet enerji boyutunda çalışıyor ve enerjimde söze dökemediğim muazzam bir değişim var.

Bu süreç zarfında tanıştığım kişilerin, öğretilerin katkısı inanılmaz. Şu anda pek çok değişik kanaldan bir sürü bilgi akıyor bana doğru. Dışardan birbirine çok zıtmış gibi görünen bu öğretilerin hepsinin aynı şeyi söylediğini keşfettikçe büyüleniyorum. Hani diyoruz ya; ayrılık yok, her şey BİR, bunu deneyimliyorum ardı ardına. Eş zamanlılıklar müthiş arttı; birini düşünüyorum, arıyor, yardım istiyorum geliyor.

Bir şeyleri okuyarak, zihin yoluyla anlamak başka, o şeyi idrak ederek deneyimlemek bambaşka şeyler. Yıllardır yaptığım çalışmaların bir şeylere dönüşmesini izliyorum hayranlıkla. Ağzımdan çıkanlar ezbere tekrar ettiğim kuru bilgiler değil. Hoş, ben onları tekrar ederken kuru olduklarının farkında değildim, o zaman da onları deneyimlediğimi zannediyordum. Bir 7 yıl sonra bu yazdıklarıma da o gözle bakacağım belki; bu böyle, bir sonu yok.

Artık hayatla beraber aktığımı ilan edebilirim gönül rahatlığıyla. Zihnimde değilse de içimde çözdüm işlerin nasıl yürüdüğünü. Biliyor musunuz, her şeyi bilmenize gerek yok! Her şeyi bilme, anlama arzusunu bir kenara bıraktığınızda gizemin enfes tadını hissedeceksiniz.
Tek bilmeniz gereken her şeyin mükemmel şekilde işlediği ve hiçbir şeyin tesadüf olmadığı. Sizden gayrı hiçbir şey yok hayatınızı şekillendiren; acı deneyimliyorsanız seçtiğiniz için, neşe deneyimliyorsanız seçtiğiniz için, istiyorsunuz ve oluyor.

Bu fiziksel düzleme gelmeyi seçmeden önce ruh candınız, şu anda ruh cansınız ve her zaman ruh can olacaksınız. Bunu hiçbir zaman unutmayın…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder