Mutluluk dediğin nedir ki? Var mı vaktimiz bu kadar şikâyetin,
memnuniyetsizliğin arasında mutlu olmaya? Mutlu olmayı bırak nasıl
hissettiğimize dönüp bakmak için bile var mı birkaç dakikamız? Yoksa kaybolup
gidiyor muyuz kişisel trajedilerimiz arasında, üzüldüğümüzü, kırıldığımızı,
bıktığımızı öfkelendiğimizi, özlediğimizi ne hissettiğimizi fark edemeden.
Hâlbuki büyük şeylere gerek yok, bize nefes aldığımızı hissettiren o küçücük
şeyler değil mi bizi mutlu eden?
- Yeni yapılmış kahvenin kokusu
- Gözünüz gibi baktığınız bitkinizin
çiçek açması
- Sabah tüllerin arasından süzülen gün
ışığı
- Kuş cıvıltısı
- Çok hoşunuza giden kitabı bitmesin
diye yavaş okumak
- Sevdikleriniz için yemek pişirmek
- Yeni ülkeler, kültürler tanımak
- Baharda her yeri saran portakal çiçeği
kokusu
- Doğada yürürken ciğerlerinize dolan
ferahlık
- Gün batımını izlemek
- Yoga sonrası tüm varlığınızda
duyduğunuz suskunluk
- Yıllardır dinlemediğiniz şarkının
radyoda çaldığı an
- Çocukların oyun oynayışını izlemek
- Arkadaşınızla tadına doyamadığınız bir
sohbet
- Varlığın için şükran duymak
- Sahaftaki eski kitap kokusu
- Varlığın için şükran duymak
- Sahaftaki eski kitap kokusu
- Denizi izlemek
- Rengârenk takılar takmak ,
giysiler giymek
- Yolda olmak
- Kendinden geçene kadar dans etmek
- Yeni şeyler öğrenmek
- Her telefon çalışında “Acaba O mu”?
diye koştuğun birinin olması
- Balkonda bir şey yapmadan oturmak
- İçinden geçenleri yazmak
- Kaleiçi sokaklarında yürümek
- Nefesin vücudunda dolanmasını izlemek
- Annenin gıdısına gömülüp öpmek
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder