14 Mayıs 2021

En Şanslı Gün - Akshaya Tritiya


Bugün Vedik Astroloji’ye göre 2021 yılının en şanslı günü Akshaya Tritiya. Hint kültürünü çok sevmemin sebeplerinden biri her günü bir şekilde özel kılması. Hindistan’a  gidenler  bilir; orda her gün bir kutlama, bir festivaldir.  Yolda yürürken, pazarda alışveriş yaparken bir bakmışsınız ziller, davullar çalmaya başlamış, insanlar dans ediyor, nehirlerde pujalar yapılıyor. Aynı şekilde orda her şey kutsaldır; inekler, fareler, maymunlar, ağaçlar, bitkiler, nehirler, dağlar... Hayatı yaşamak için daha neşeli bir yol düşünemiyorum; her anı bir kutlama halinde yaşamak. Jai !

Ne diyorduk; en şanslı gün. Deniliyor ki; bugün Ganj nehrinin Shiva’nın saçlarıyla yeryüzüne indiği günmüş. Pek hoş.

En şanslı günde ne yapmak istersiniz? Dilekler?

Covid  dünyamıza uğradığından beri  çoğu insanın iş yaşamı sekteye uğradığından  günlerin pek bir önemi kalmadı sanki, öyle ya; doğada Pazartesi yok! Ben bunu covidten daha önce kavradığımdan sendromlu Pazartesilerime veda edeli  biraz olmuştu zaten. Ancak bir şeyi bireysel ölçekte deneyimlemekle toplumsal  hatta küresel ölçekte deneyimlemek aynı değil elbette. Milyonlarca insan tişört pijama, hafta içiymiş hafta sonuymuş aldırmadan yaşayıp gidiyoruz şimdilerde. Bayrammış filan umurumuz değil.

Kaçınılmaz olarak günler birbirinin aynı olduğunda kendimizi nasıl hissediyoruz? Sokağa çıkmak yasak olduğundan netten aldığımız yüzüncü elbiseyi giyemediğimizde? Gidecek bir işimiz olmadığında biz kimiz? Son dizi izlendikten, son video oyunu oynandıktan, son yemek siparişi verildikten sonra ne yapacağız?

Geçen gün biri dedi ki; “Hiç bir şeyi yarına bırakmak istemiyorum; yarın ne olacağımız belli değil!”  Şaşırdım baya; daha önce belliydi de haberim mi yoktu? İşte böyle böyle, zorla da olsa uyanıyoruz  geçiciliğimize, hayatın belirsizliğine.

Ortak uyanışların yanında kişisel uyanışlar da oluyor elbette.  Geçen yıldan beri “Dünyada çok fazla acı var!” diye dolanıyorum ortalıklarda.  Bunu bilmiyor değildim elbette, doğalı beri etrafımdaydı bu acı ancak ilk kez kalbimde, hücrelerimde hissediyorum bu acıyı. “İnsan olmak acılı bir deneyim.” Cümlesi beliriyor sık sık zihnimde.  Sağım solum acı hep.

Yeni ay sabahı meditasyonda otururken yine dünyanın acısı çöreklendi yüreğime; insanın insana ettiği zulüm,  yerinden yurdundan edilen, aşağılanan insanlar, dini, ırkı yüzünden hor görülenler , insanca yaşayabilmek uğruna hükümetin aldığı kararları protesto için sokaklara dökülenler. Dünya koca bir yangın yeri, her yerinden acı fışkırıyor. Gözlerimden yaşların akmaya başlamasıyla beraber muazzam bir şefkat yayıldı içime sonra. Ah dedim, insan olma deneyimi bu işte , hissedebilen bir canlı olmak böyle bir şey, tam da bunun için burda değil miyiz?

Sorun acının varlığı değil,  acının varlığını kabul etmeye dair gösterdiğimiz direnç bence. Zenginler parasını fakirlerle bölüşse, ülkeler başka ülkelerle savaşmayı bıraksa, doğaya zarar vermesek, dünya harika bir yer, hayat bayram olsa dilekleriyle  üstesinden gelinebilecek bir şey değil  bu acı; dünyanın temelinde, insanın mayasında var. Acıyı kabul ediyoruz acı var ama asıl soru şu sanki; biz bu acıyla ne yapıyoruz? Yüreğimizdeki  bu acıyı derinden hissetmeden bu acıyı dindirmek için bir şey yapmamıza  imkan yok. Acı olmadan şefkat gelmiyor.

Şimdi diyeceksiniz ki; yılın en şanslı gününde acı acı diye içimizi kararttın. Bekleyin biraz. Siz şansı piyangodan bilmem kaç milyon kazanmak olarak mı tanımlıyorsunuz? Ya da dilekleriniz şuyum olsun buna da sahip olayım gibi şeyler mi? Ancak ...... olduğunda mı mutlu olabilirsiniz? Bir daha düşünün. Tüm dilekleriniz gerçek olduğunda kim olacağınızı düşünün.

Belki  şu anda çok sıkılıyor, kapana sıkışmış hissediyorsun, belki maddi zorluklar içindesin, belki çok sevdiğin bir yakınını kaybettin ve onsuz yaşam düşüncesi içini yakıyor. Şu an insan olmanın her halini deneyimleyen güzel  insan kardeşim; bu yazıyı okuyorsan bil ki yalnız değilsin. Hissettiklerinde yanlış olan bir şey yok. İyi hissetmek için kendini  zorlamak zorunda değilsin. Biz insan kardeşlerin de aynı senin gibi hissediyoruz, acını paylaşıyor, seni seviyoruz.

Sonra, hiç bir gün diğerinin aynı değil sadece güne bakan gözlerin tozlanmış azıcık, üfleyiver tozları. Hangi gün olduğunu bilmesen de olur ama gün ne zaman doğuyor ne zaman batıyor bir bak, o zaman biraz daha kolaylıkla akacak zaman.  Biraz hareket et, silkelen, titre ve kendine gel, ister yoga ister dans ne seviyorsan artık. Biraz kuş dinle, ağaç izle balkondan ya da camdan. Bak çiçekler şikayet ediyor mu hiç covid filan diye.

Unutma, bugün en şanslı gün, yarın da, ondan sonraki günde. Bugün bayram, yarın da, ondan sonraki günde. Eline kalbine koy, nefes al, nefes ver. Öyle ya da böyle, burdayız işte. Madem gelmiş bulunduk, keyfini çıkaralım biz de.

Yalnız değilsin, hep seviliyor çok destekleniyorsun.

Tüm bunlara rağmen hala sıkılmaya devam ediyorsan da,  ananemin deyimiyle; "Sıkı can iyidir, çabuk çıkmaz."

En şanslı günün kutlu, mutlu olsun.

 

 

2 yorum:

  1. merhaba serap hanım, nasılsınız?

    YanıtlaSil
  2. Ne güzel yazmışsın. Dünya'da çok fazla acı olduğu güzel insanların kıymeti bilinmeli :)

    YanıtlaSil