31 Ekim 2014

35

 29 Ekim 2014

35 Yıl önce bugün doğmuşum, yani ben öyle biliyorum. Hangi gün doğduğum annemle babam arasında tartışma konusu olmuştur hep. Babam nüfus cüzdanımda yazan tarihte annemse 29 Ekim’de doğduğumu iddia eder. Ben, beni doğuran kişi olması sebebiyle anneme inanmayı seçiyorum, en iyi o bilir herhalde :) Dediğine göre doğduğum sabah dışarda trampetler çalıyor, marşlar söyleniyormuş. Tüm Türkiye doğumumu kutluyormuş yani, dünyaya geldiğim için bir şenlik havasındaymış insanlar. Mübarek bir günde doğan kutlu bir insanım anlayacağınız.

İnsanların doğum günlerinde oturup geçirdikleri yılın değerlendirmesini yaptığını okumuşluğum duymuşluğum var ancak ben daha önce hiç yapmamıştım, kısmet otuz beşeymiş. Bu yıl için bir tema seçecek olsaydım bu farkındalık olurdu sanırım. Hayat, insanlar, ilişkiler ama en çok da kendimle ilgili farkındalık oldu bu yılın hediyesi bana.
12 yıldır oturduğum mahalleden ayrılıp yeni bir eve taşındım bu yıl, kendi evime. Taşınmadan önce kaygılandım çok, acaba bu yeni mahalleye, yeni eve alışabilecek miydim? Kaygının tek bir düşünceyle başlayıp zihinde özene bezene işledikten sonra nasıl da içinden çıkılmaz bir hale gelebileceğine şahit oldum. Sadece yaşamaya odaklandığındaysa her şeyin ne kadar kolay olabileceğini gördüm. Yeninin enerjisi o kadar güçlü ki hiç yabancılık çekmedim.
Eşyalara, insanlara, geçmişe çokça tutunduğumun farkına vardım. Çok eşya attım. (Hala da atıyorum). Sadece benim çabamla süren ilişkilerin peşini bıraktım. Geçmişle bağımı koparmak için korkularımın üzerine gittim, rahatlık alanımın sınırlarını zorladım.

Bütünün parçası olduğumu, ayrılık olmadığını, herkesin, her şeyin “bir” olduğunu hissettiğim zamanlar oldu, çok çok iyi hissettim kendimi. Renkler daha parlak, yemekler daha lezzetli, hayat daha güzeldi. İçimden coştum, taştım, çiçek açtım. Hep öyle devam edecek sandım, etmedi. O iyilik hissinin peşine düştüm bu sefer. Yine tutunmuştum, sonradan farkına vardım. Hayatta her şey gelip geçici.
Sormadıklarını söyledim insanlara tüm iyi niyetimle, kızdılar. Herkesin kendi zamanı varmış meğer saygısızlık etmişim,  farkına varınca utandım.

Kabullenme ve teslim olma konusunda çalışmalarım oldu bolca. Bazen başarılı oldum çoğu zaman ilerleme kaydedemedim. Kabullenemeyişimi kabullendim öyle zamanlarda.

Daha az düşünmeye daha çok hissetmeye çabaladım. (Evet, çaba gerektiriyor benim için, kendiliğinden olmasını diliyorum. Zamanla olur herhalde :))

Tüm bunlar olurken benden uzaklaşanlar oldu. Önceden olsa çok üzülürdüm, vardır bir hayır dedim. Uzaklaşanlar olurken yakınlaşanlar da oldu, şükürler olsun.

Değiştiğime, geliştiğime, eski alışkanlıklarımdan kurtulduğuma emin olduğum zamanlar oldu, kibirlendim. Her şey yerli yerindeymiş de yalnız yaşadığım için farkına varamamışım meğer. İlk denememde duvara tosladım :) Değişim dediğin bugünden yarına olmazmış, kendimi başkasının aynasında görünce anladım. Daha çok yolum var…
Çok güzel tanışıklıklar oldu; bedenimle tanıştım ben bu yıl. Yıllarca birbirimizi çok sevdiğimizi düşünürken aslında bir ilişkimiz bile olmadığımı fark ettim. Onu görmezden geldiğimi, yorduğumu, istek ve ihtiyaçlarına kulak vermediğimi anlayınca üzüldüm biraz.  Kendimi affettirme çalışmalarına başladım sonra. Halini hatırını sordum her gün, söylediklerini dinlemeye çalıştım. Ben şefkatle yaklaştıkça açtı o da kendini bana, esnedi, güçlendi zamanla. 

Hayatın muhteşem bir hediyesi varmış bize; nefes. Meğer nefes almamış hayatta kalmak için kısa kesik bir şeylerle idare etmişim bunca zaman. İçeriye açılan bir kapı varmış, anahtarı da nefesmiş. İnsan iç organlarını hisseder mi? Hissediyormuş. Sadece iç organlarını değil daha da derinlerini bilmek mümkünmüş bu mükemmel rehber eşliğinde.
Zihin denen yıllar içinde bir çöplüğe dönüşmüş de farkına varmamışım. O kadar gereksiz şeylerle doldurmuşum ki! Kısa da olsa durup bakabildiğim anlarda aslında var olmayan şeylerle savaşıp durduğumu gördüm hayretten ağzım açık. Kuyruğumu kovalayıp durmuşum. Neyse ki onun da çaresi varmış, meditasyon. 

Ve elbette yoga. İki yıl sonra hayatıma tekrar, tam zamanında ve iyi ki de giren yoga. Bu yılın başrolünü kesinlikle o oynuyor. Benim farkındalığıma vesile yoga oldu. Hayatımdan hiçbir zaman çıkmamasına tüm yüreğimle niyet ediyorum.

35 çok iyi geldi bana. Kendimi çok hafif hissediyorum, verdiğim kilolarla alakası yok. Tanıdıkça seviyorum kendimi. Yol yarılandı mı bilmem ama buralar gayet güzel. Güzel bir insanın bana dediği gibi; keşkeler değil iyi ki ler olsun hep hayatımızda.
İyi ki doğdum :)




29 Ekim 2014 Antalya

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder