21 Mart 2020

Corona Günlükleri 1



Bugün ekinoks yani günün karanlığı ile aydınlığı eşit.

Dünyanın düzeni ikilik üzerine kurulu.  Bize göre karanlık varsa aydınlık yok. Bir şey varsa başka şey yok. Sınırlı zihnimizle ancak böyle anlam veriyoruz bir şeylere.  Peki, şu cümle nasıl hisettiriyor? İkisi de var ve hiç biri yok.

Hazır bugün karanlık ve aydınlık enerjisi eşitken soralım kendimize; neler oluyor?

DURDURULUYORUZ!

Durdurulan doğa değil elbette insanlar. Güneş yine doğuyor, batıyor. Toprak uyanıyor, yeni ayda ektiğim fesleğenler büyüyor. Kuşlar ötüyor. Geçen sabah meditasyona oturduğumda gökyüzündeki  ay  öyle muhteşemdi ki; gözlerimi alamadım. Yanı başına ilişmiş olan yıldız sonra ona eklenen başka bir yıldız (Bir kaç saat sonra okuduğum yazıda tesadüfen öğrendim ki; onlar yıldız değil Mars ve Jüpitermiş.) derken gözümü kapayıp içerdeki güzelliği mi izlesem yoksa dışardakini mi bilemedim. Demem o ki; doğa corona filan dinlemeden tüm zarafetiyle döngüsüne devam ediyor.

Biz ne yapıyoruz? Bazılarımız çalışmaya devam etse de çoğumuz evlerimize kapandık. Eve kapanınca durduk mu? Hayır. Bir yandan olan biteni takip ediyoruz, bir yandan temizlik yapıyoruz. Okuyamadığımız kitapları okumaya, izleyemediğimiz filmleri izlemeye, yarım kalan işleri bitirmeye verdik kendimizi. DURAMIYORUZ.

Kendi adıma; instagramda daha fazla vakit geçirdiğimi söyleyebilirim. Şu an gördüğüm tablo akıllara zarar. İlgi alanlarım doğrultusunda takip ettiğim hesaplarda müthiş bir faaliyet var. Öyle ki; dünyanın dört bir yanından yoga hocalarının verdiği online yoga derslerine mi, toplu mantra çemberlerine mi, mindful sohbetlere mi katılayım bilemiyorum. Ekranda aynı anda belirerek yanıp sönen canlı yayın ibareleri beynimi yakınca kapatıyorum telefonu. 6 gündür evdeyim ve hiçbir şeye katılamadım. Katılamıyorum. Herkes kendince hediyelerini paylaşıyor ve bunda yanlış olan bir şey yok. Konu benimle ilgili; artık dışardan gelenleri toplamaya değil fazla olanları bırakmaya ihtiyacım olduğunu görüyorum. Çoğaltmak değil de sadeleşmek zamanıymış gibi geliyor.

Yine kendi adıma gidişattan endişe duymadığımı söyleyebilirim. Yıllardır yaptığım çalışmalar tam da bunun içinmiş gibi hissediyorum. Dünya çapında bir salgın var ve evden çıkmayıp kişisel temizliğime dikkat etmekten başka yapabileceğim hiç bir şey olmadığını biliyorum. Depolayacağım tuvalet kağıdı ve makarnanın hiç bir işime yaramayacağının farkındayım. Bunu yapanlar yanlış yapıyor diye söylemiyorum. Şu an en ilkel yanımızla temas içindeyiz. İsteğimiz her şeye  anında erişme noktasındayken atalarımızdan asırlardır bize aktarılmış olan hastalık, kıtlık, yokluk bilincinin tadına bakmak zorunda kaldık bir anda. Kolay iş değil, yalpalayacağız elbet.

Yaşadığımız zorlukları tekamülümüzün yakıtı olarak görüyorum. İnsan zorlanmadan gelişme ihtiyacı duymuyor. Acıdan daha büyük bir motivasyon aracı bilmiyorum. Bu ister fiziksel, ister, ölümlü ve kırılgan olmaktan kaynaklanan psikolojik acı olsun. İnsan olmak böyle bir şey, kolay değil. Zaman bize atalarımızın korkularını dönüştürmekle görevli savaşçılar olduğumuzu hatırlatıyor.
Bunu nasıl atlatacağız? Kabul ve teslimiyetle, tevekkülle. Gezegenleri, galaksileri, evreni, uzayı düşünün. Şimdi kendi varlığınızı düşünün, ne kadar önemlisiniz? Sizce böyle bir yapıda sizin endişeleriniz, üzüntüleriniz, planlarınız ne kadar etkili? Dünya hakkında endişelenmeyi bırakın, o başının çaresine bakacaktır. Salgında ölenler için üzülüyor musunuz? Neden? Siz ölmeyecek misiniz?

O zaman her şeyi boş verip hiç bir şey yapmayalım mı? Elbette hayır. Sorumluyuz; elimizden gelen her şeyi yapacağız. Hem kendimiz hem diğerleri için gerekli önlemleri alıp gerisini bizden büyük olan güce teslim edeceğiz. İlahi planda ne, ne için oluyor bilemeyeceğimize göre yapabileceklerimizi yapıp kalanını bırakacağız.

Ben şu an olanlardan ziyade tüm bunlar bittikten sonra olacakları merak ediyorum asıl. Hiç bir şey olmamış gibi hayatlarımıza kaldığımız yerden devam edecek miyiz? Bence hayır. Bu UYANDIRMA çağrısı herkesi hayatlarına bakmaya yöneltecek bana kalırsa. Herkes kendi idrakine göre değişiklikler yapacak yaşam tarzında. Hayat bir tetris oyunuysa insanlık bir  level atlamış olacak tüm bunlar bittiğinde.

Hayatın  bizi (zorla da olsa!) ANda yaşamaya yönelttiği bu zamanların kıymetini bilelim. Buraya belirli nefes sayısıyla geldik ve bittiğinde gideceğiz.

Korku, endişe, panik anlarında doğumundan ölüme kadar sana eşlik eden nefese ver dikkatini. Nefes al (1,2,3,4), tut (1,2,3,4), nefes ver (1,2,3,4) ve dışarda tut (1,2,3,4). Dışarı çıkamıyorsan, içeri gir. Hepsi bu kadar.

Yalnız değilsin.

Seviliyor ve destekleniyorsun.

Her zaman...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder