1 Nisan 2020

Corona Günlükleri 6 – Doğum



Dün ilk canlı yayınımı yaptım; insanlık için küçük benim için dev bir adım. Kolay olmadı çünkü ben defalarca kolay olmayacağını düşünmüş ve dile getirmiştim. Deneyimlediğimiz hayat kafamızda dönüp duran düşüncelerin somutlaşmış hali. Her gün çoğunun farkında olmadığımız binlerce düşünce geçiyor zihnimizden ve bunların çoğu da aynı düşünceler. Bunu durmaksızın dönen bir plak gibi düşünün; biz iğneyi kaldırmadıkça aynı şarkı dönüp duruyor. (Meditasyon bu iğneyi kaldırma çalışması, bundan başka bir yazıda bahsederiz.) Bu sebeple; neyi çok tekrar edersek o hayatımızın gerçekliği oluyor. Kendimize bir şeyi yapabileceğimizi söylediğimizde  yapabiliyoruz, aksini tekrar ettiğimizde işi zorlaştırıyoruz. Kolay olmasa da, ilan ettiğimiz şekilde Antalya Yoga hesabından olmasa da canlı yayın gerçekleşti. Olaydan aldığım ders cebimde, canlı yayın tamam. Teknolojiyi seviyorum. (Artık canlı yayın düşünsün!)

Dün canlı yayında ki derste kelebek pozunu anlatırken içinde bulunduğumuz durumu kastederek; hepimiz bir kozanın içindeyiz şu anda dedim. Bu cümle sabah ki meditasyonumda ziyaret etti beni yine; kozanın içindeki kelebekleriz hepimiz.

Evdeyiz; her zaman olmasa da eskisinden daha fazla. Durduk; çeşitli nedenlerle tam olarak duramayanlar da yavaşladı en azından. Korunaklı bir ortamda beklemedeyiz.
Bu dünyaya annemiz vasıtasıyla geliyoruz; başkasının bedeniyle. Onun rahminde geçirdiğimiz 9 ay süresince dünyanın nasıl bir yer olduğuyla ilgili sinyaller alıyoruz. Annemiz korku ve stres içindeyse dünyanın güvenli bir yer olmadığını hissederek doğuyoruz. Annemiz planlamadığı ve hazır hissetmediği bir hamilelik yaşıyorsa dünyada istenmediğimiz hissiyle doğuyoruz.

Dünyaya geldikten sonra annemizin (Ya da bize bakım veren kimsenin) bize karşı davranışlardan nasıl biri olduğumuzu anlamaya çalışıyoruz. Sevilebilir biri miyiz? Onun bizimle kurduğu ilişkiden (Ne yaparsak bizi seviyor?) davranış kalıpları geliştiriyoruz.
Okul zamanı geliyor. Bu sefer öğretmenlerimizin, arkadaşlarımızın bize davranışlarına göre yeni davranış şekilleri geliştiriyoruz. Sonra iş, komşular, toplum derken kendimiz dışındaki herkesin sözleri ve davranışlarından bir KİMlik oluşturuyoruz kendimize ve o KİMliğe BEN diyoruz.

Hayatta sormamız gereken çok önemli bir soru var ve biz o soruyu sorana kadar hayatı gerçek manada yaşayamıyoruz. Nefes alıyoruz, sürekli bir şeyler yapıyoruz ama ne yaptığımızın farkında değiliz. Hayat otomatik pilottan çıkmamız için bize sürekli sinyaller gönderiyor ama biz çok meşgul olduğumuzdan görmüyoruz, duymuyoruz, ta ki; uçak yere çakılana kadar. Sonra soruyu hatırlıyoruz; BEN KİMİM?

Geçen gün nasılsın diye sorduğum biri ben kendimi sorgulamazdım, kendimi sorguluyorum dedi. Kendini sorgulama hayatın en önemli parçası bence. Bu sorgulama geçmişte yapmış olduğumuz ve artık değiştiremeyeceğimiz şeyler için kendini eleştirme, yargılama, suçlama değil kesinlikle, yanlış anlaşılmasın. Bu en temel seviyede, ben dediğimiz şeyi ben olmayan şeylerden ayrıştırarak BENlik idrakine varmak. Ben yaşım değilim, ben mesleğim değilim, ben düşüncelerim değilim, ben duygularım değilim, ben bedenim değilim.

Asıl doğum annemizin bizi dünyaya getirdiği zaman değil, kim olduğumuzun farkına vardığımız zaman.

Doğum kolay iş değil ağrılı, sancılı bir süreç. Doğum sancısı çeken anneye kızıp bağırır mısın? Şu anda kendini yeniden doğuruyorsun; zorlanıyorsan endişelenme, üzülme, şefkat göster kendine. Kendine sor, zamanı geldiğinde o kozadan nasıl bir kelebek olarak çıkmak istiyorsun?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder