27 Mart 2020

Corona Günlükleri 4 – Kriz

Dün bir sürü arkadaşımla konuştum.

Corona hadisesi arkadaşlarımdan birini Mısır Seyahati sırasında bulmuş. Türkiye’ye zorlukla dönebilmiş ve Sivas'taki bir yurtta 14 günlük karantinaya alınmış. Yurtta binlerce kişiymişler. Test hala yapılmadığı için pozitif olup olmadığını bilmiyor.

Yıllardır Tayland’ta yaşayan ve turizm sektöründe çalışan bir arkadaşım bölümünde çalışan herkesi eve göndermek zorunda kalmış. (Ücretsiz izin) Kendisi evden çalışıyor ve iptal olan rezervasyonlarla ilgili otellerle görüşüyormuş tüm gün.

Dubai’de turizm sektöründe çalışan başka bir arkadaşım da evdeymiş. Böyle giderse bizim burdaki bölümü kapatırlar, 2 aya Türkiye’ye dönmüş olurum dedi.

Seyahat etmeyi  ve konuşmayı çok seven Hintli bir arkadaşım Hindistan’da sokağa çıkma yasağı ilan edilince depresyona girmiş. İzole olmak zorladığı için kendini alkole vermiş.

Hindistan’da seyahat eden Kanadalı bir arkadaşım sokağa çıkma yasağı öncesi  son dakika zorlukla bir yer bulabilmiş kendine. (Mekan sahipleri yabancıları kabul etmek istemiyormuş.)

Hindistan’da ashramda kalan Macar bir arkadaşım toplu dua etmenin yasaklandığını söyledi. Maksimum 5 kişilik gruplar halinde (Sadece ashramda kalanlar, dışardan kimse kabul edilmiyor.) aralarındaki mesafeyi  koruyarak dua ediyorlarmış.

Kelimenin tam anlamıyla DURMAKSIZIN çalışan  bir arkadaşım evde durma denemeleri yapıyor.  Artık çok daha sık iletişimdeyiz birbirimizle.

Hangi milletten olursak olalım ve dünyanın neresinde bulunursak bulunalım bir deneyimden geçiyoruz şu anda. Her birimizin deneyimi bilinç seviyemize ve yaşam tarzımıza göre ufak tefek farklılıklar gösterse de oldukça ortak bir yanı var bu deneyimin; hiç birimiz BİLMİYORUZ.  Bir şeyler oluyor; izliyoruz, okuyoruz ama o şeyin neden olduğunu bilmiyoruz. Bilmediğimiz bu şeyin önümüzde nasıl bir yol açacağını da bilmiyoruz. Tam bir “Bildiğim tek şey hiç bir şey bilmediğim.” durumu içerisindeyiz.

Bunları düşünürken neden bilmem, yıllar önce yaşadığım  bir kriz geldi hatırıma. İşimi bırakma kararımın ardından Amerika’ya gitmiştim. Düşününce; aslında kriz yola çıkmamla başlamıştı sanırım.  15 Temmuz 2016 da uçağımın kalkmasından 2 saat sonra Türkiye’de darbe olmuştu. Gelişimin görkemli olması gibi Yeni Dünya’dan ayrılışım da muhteşem olmuştu. Önce kredi kartıyla ilgili bir sorun yüzünden uçağa kabul edilmemiş, uçak gözlerimin önünde kalkıp gitmişti. O gece Dallas’ta mahsur kalmış,  ertesi gün parası ödenmiş olmasına rağmen yeni bir bilet daha almak zorunda kalmıştım uçağa binmek için. Uçakta biri kalp krizi geçirince Oslo’ya iniş yapmak zorunda kaldığımızdan Doha’daki aktarmamı kaçırmıştım. Hava alanında geçen saatler sonunda  tam yeni bir uçağa binmek üzereyken dönüş biletim olmadığı için beni uçağa alamayacaklarını söylemişlerdi. Amerika bana gitme mi diyordu, Hindistan gelme mi diyordu bilmiyorum :D Kabus gibi geçen 2 günden sonra  güç bela ulaştığım Hindistan’da Rishikesh’e otobüs bulamadığım için Delhi’de mahsur kalmıştım bu sefer .

Konu çok uzadı, bahsedeceğim kriz bu değildi.  Rishikesh’e ulaştıktan sonra yoga eğitmenlik  kursuna başlamıştım. Aylarca Amerika’da kaldıktan sonra Hindistan’a , eğitimdeki  müthiş yoğun programa alışmaya çalışırken bir sabah uyandık ki  ne öğrenelim,  Hindistan hükümeti 500 ve 1000 rupilik banknotları tedavülden kaldırmış! Kurs ücretimi ödemek için yüklü miktarda para çekmiş olduğumdan elimde 500 ve 1000 lik banknotlardan oluşan binlerce rupi vardı. Banknotların belirli miktarda olmak üzere bankalardan değiştirileceği söylendi. Herkes bankalara koştu doğal olarak. Ucu bucağı görünmeyen kuyruklarda saatlerce bekleyip sıra geldiğinde öğrendik ki; tek seferde 2000 rupi değiştirilebiliyor  ve bir bankada birden fazla kere değiştirme yapılmıyor. Rishikesh banka sayısı belirli küçük bir kasaba. Halk sabah erkenden bankaya koşup sıraya giriyor.  Biz dersten çıkıp kuyruğa giriyoruz, iki saat bekliyoruz, bize sıra gelene kadar bankada para çoktan bitmiş oluyor. Bankamatiklerde de 2000 rupi sınırı var ve para konulur konulmaz bittiğinden yeni para  çekilemiyor. Bakkallar, alışveriş yaptığımız yerler eski para kabul etmiyor. (O döneme ait detayları "Burası Hindistan" yazımdan okuyabilirsiniz.)

Kriz anları verdiğimiz kararlar gerçekten önemli. Aldığım eğitime konaklama ve yemek dahil olduğundan ben nispeten şanslıydım. Okulla konuşarak ödemeyi belli bir komisyon karşılığı kredi kartımdan yaptım önce. Böylece elimde o an kullanamayacak olsam da bir miktar para kaldı. Yavaş yavaş değiştiririm diye düşündüm. Ben ancak bir ya da iki kere değişim yapabilmiştim ki Hindistan Hükümeti bundan böyle sadece Hindistan vatandaşlarının paralarının değiştirileceğini açıkladı. Paralar elimde kalmıştı! Ne yapacağımı bilemiyordum ama panik yapmamaya çalışıyordum.(En azından başımın üstünde bir çatı vardı ve karnım doyuyordu, değil mi?) Tek çözüm parayı Hintli birine vermek gibi görünüyordu. Öğretmenimle konuştum. Böyle bir durumda vaktini ve enerjisini böyle bir şeye harcamak isteyip istemeyeceğinden emin değildim. Neyse ki Hintliler gerçekten çok yardımsever bir millet, kabul etti. Paranın hepsini ona verdim. O da gün be gün, azar azar değiştirip bana verdi.

Sorun çözülür gibi olmuştu ama eğitimin de sonuna gelmiştik. Artık konaklama ve yemek için de paraya ihtiyacım vardı. Elimdeki para 2 hafta idare edecek kadar var yoktu. Ülkedeki para sıkıntısı devam ediyordu, küçücük kasabada para bulunan bankamatik bulmak çok zordu. Başka bir yere mi gitsem, orda kalmaya devam mı etsem karar veremiyordum bir türlü. O sırada  bir  önceki yıl Hindistan seyahatimde konakladığım otelin sahibi "Serap, ülkede para sıkıntısı  var ve devam edecek gibi görünüyor. Artık sertifikanı aldın, buraya gel ve yoga dersi ver, kalacak yer ve yemek için para vermene gerek yok." dedi. Nasıl rahatladım anlatamam. Böylece ülkenin kuzeyinden en batısına gittim ve orda geçirdiğim 40 günün sonunda para sıkıntısı nispeten azalınca seyahatime devam ettim.

Tüm bunlar neden şimdi aklıma geldi bilmiyorum, belki içinde bulunduğumuz ne yapacağını bilememe hali bir çağrışım yarattı.

4 yıl önce yaptığım o yolculuk bana çok ama çok şey öğretti. (O yolculuğa çıkma kararını almak başlı başına ayrı bir konu.) Bu çokluktan birini seç derseniz hiç düşünmeden "Hayata güvenmek ve onunla beraber akmak." derim. Kişisel gelişim  öğretilerinde pek klişe duran bu tanımın anlamını o yolculukta deneyimledim ben. O yolculuğa bakıp gözümü bu ana çevirdiğimde aklıma gelenler;

- O yolculuk gibi hayat ta bir yolculuk ve bu yolcuğun bir sonu var.

- Her türlü sıkıntı gelişim için müthiş bir fırsat. İnsan rahatken kendini geliştirme ihtiyacı duymuyor. Kısıtlı imkanlar, zor durumlar insanın yaratıcılığını güçlendiriyor.

-Kriz anlarında uzun vadeli plan yapmak anlamsız. Koşullar durmaksızın değişiyor. Gelecek belirsizken bugünden başka bir zaman yok. Aceleye gerek yok, tek seferde tek adım. Öncelik günü kurtarmak.

- Hayata güvenmenin hediyesi çok ama çok büyük. Bunu defalarca deneyimledim. Ne zaman endişeye kapılsam, korksam ve o duygularla karar alsam işler hep daha kötüye gitti.  Ne zaman o duyguları biraz aralayıp, sakin bir yerde durup, hayırlısı neyse o olsun desem yaşam aktı. Yardım değişik vesilelerle bana ulaştı.

-Hayat bizden çok büyük. (Ben burda hayat hayat diye bahsediyorum, siz içinizde o çağrışımı yapan, size daha uygun olan bir kelimeyle değiştirebilirsiniz bunu.) Benim hayattan bekleyebileceklerim ve isteyebileceklerim çok sınırlı. Bunu o yolculukta, daha önce hissetmediğim coşkunlukta ve taşkınlıkta duyguları hissedince anladım. Bizim isteklerimiz hep geçmiş yaşantımız doğrultusunda sınırlı, halbuki hayatta sonsuz seçenekler, sonsuz var olma biçimleri mümkün.

-Evren kesinlikle dost canlısı bir yer. (Biz öyle hissetmediğimiz zamanlarda bile öyle.)

-Hayat her zaman bizim yanımızda. Onun müthiş bir kurgusu ve dengesi var. Olan her şeyin ardında müthiş bir zeka ve bizim hesaplayamayacağımız bir matematik var.

-Her şey ama istisnasız her şey geçiyor.

Bu yazdıklarımın dışarda neler oluyor, kadın ne anlatıyor gibi algılanmasını istemem. Biliyorum; insanlar hastalanıyor, ölüyor, yakınlarını kaybediyor . Farkındayım, insanlar  (Ben dahil, tuzum kuru bir yerden yazdığım düşünülmesin.) işlerinden oluyor. Sadece diyorum ki; bildiklerimiz bilmediklerimizin yanında hiç bir şey. Hayatımızın altı mı iyi üstü mü iyi bilmiyoruz.

Ancak hücrelerime kadar biliyorum ki; zaman yıllardır öğrendiğimiz metotları, teknikleri uygulama zamanı. Yogayı instagramda like almak için öğrenmedik, şimdi yogayı, meditasyonu, pratiği kullanma zamanı.

Korku senaryoları üretip yaymanın kimseye faydası yok, zaman enerjimizi, titreşimimizi yükseltme zamanı. Önümüzde nerden baksak 6 aylık bir süreç var, zaman bu süreci değerlendirme zamanı. O zaman hadi, hep birlikte...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder