Yeni ayınız
kutlu olsun.
Bugün Koç’ta
yeni ay. Astrolojik yeni yılın başlangıcı aynı zamanda. Doğa uyanışta.
Balkondan
bildiriyorum. Antalya’da müthiş, ışıl ışıl bir gün, hava ılık. 10 gündür evdeyim. Bu süreç içinde bir kaç kez yiyecek
alışverişi için dışarı çıktım, 4 gündür ise evden dışarıya adımımı atmadım. İlk
zamanlar her gün batımı yaptığım 1,5 saatlik yürüyüşleri özlesem de kısa sürede
alıştım. İnsan evladının müthiş bir uyumlanma kapasitesi var; yeni koşullara
hızlı bir şekilde alışıyor.
Balkondan
katılıyorum hayata. Bahçede- karşımdaki terk edilmiş binanın önündeki - kayısı ağacı
çiçek açtı, yanındaki dut ağacı ise yeşerdi.
Güvercinlerle kanka olduk.
Balkona yiyecek bir şeyler koyuyorum zaman zaman onlar için, koymadığım
zaman uyarmaya başladılar artık. Önceden ben balkona çıktığım an uçarlarken
benimle kalmaya başladılar. Geldikleri an hoş geldiniz, ne var ne yok diye
konuşuyorum, onlar da ötüyor. Geçen gün bir metreden az bir mesafede yan yana
oturduk. Her gün aynı güvercinler mi geliyor, yoksa değişiyor mu çok merak
ediyorum.
Sabah uyanır
uyanmaz nefes çalışması yapıyorum, ardından japa meditasyonu ve en son asana pratiği. Bunların süreleri
nasıl hissettiğime göre değişiyor ama genelde toplamda 1-1,5 saat kadar
sürüyor. Matımı odada serili tutuyorum ve vücudumun esnemek istediği her an
üzerine geçip bir şeyler yapıyorum.
Tüm bunları
yaptıktan sonra üzerime çöken huzur
halini bozmamak için sevdiğim mantraları dinleyerek hazırlıyorum kahvaltımı.
Hava güzelse balkonda yiyorum. Kahvemi içerken geceden kapattığım telefonumu
açıyorum. Ben yıllardır televizyon izlemiyor, haber okumuyorum. Corona gündemimiz olduğundan beri
günde bir kez vaka sayısı kaç olmuş bakıyorum sadece.
Bunların
çoğu gündem değişmeden önce yaptığım
şeyler olsalar da gerek instagramda
geçirdiğim sürenin artması gerekse arkadaşlarımı ve ailemi daha sık arama isteği
duymam böyle bir zamanda bağ kurma, iletişimde olma ihtiyacımın arttığını
gösteriyor.
Düzenli biri
olmama rağmen temizlik hastası olmadım hiç ve kapı kollarını çamaşır suyuyla
silme aşamasında değilim. Kendimce makul ölçülerde ellerimi yıkıyorum. Kolonya
baş ucumda duruyor. Alışverişten döndükten sonra bir kaç kez nereye dokundum,
oraları yıkayayım, sileyim diye aklımdan geçse de takibinin imkansızlığını fark
edince vazgeçtim. Yine de dışarı çıktığımda giydiğim tüm kıyafetleri eve girer girmez çıkarıp yıkadım ve kendim de
yıkandım. “Dışarda bir virüs var ve dokunursak öleceğiz!” paranoyasının virüsün
kendisinden çok ama çok daha tehlikeli olduğunu o zaman çok net bir şekilde
fark ettim. Bunda böyle bir zamanda izlenmemesi gereken bir film olan “Salgın”
filmini izlememin de etkisi var sanırım. Filmde günde binlerce kez yüzümüze dokunduğumuzu duyduktan sonra yüzüme
dokunduğum her anı fark etmeye başlayınca çıldıracak gibi oldum :D
Dün nihayet
giysi dolabına el attım kışlık yazlık değişimi için. Kullanmadığım şeyleri
ayırdım. Bunu düzenli olarak yaptığım için artık çok az eşya çıkıyor
düzenlemelerde, buna seviniyorum. Gerçekten çok fazla şeye ihtiyacımız yok bu
hayatta.
Bu hadise
meydana gelmeden önce Vedik öğreti ve mantralarla ilgili bir uzaktan eğitim imkanı
sunulmuştu bana (Çok şanslıyım gerçekten). Bu eğitim kapsamında bana verilen
ödevleri yapmaya başladım. İlk mantra sevdiğim ve söylediğim bir mantra çıktı. Ah,
böyle zamanlarda her şey öyle güzel oturuyor ki yerine; ilahi sözler duymak
kadar insanın kalbini açan bir şey yok.
Bu dönem
rüyalarımda müthiş bir hareketlilik var ve mesaj içerikli rüyalar artmaya
başladı. Rüyalarımı yazıyorum. Onları
yıllar sonra okuduğumda o dönemin tablosunu öyle not koyuyorlar ki ortaya.
Bilinçaltınızda neler olduğunu merak ediyorsanız rüyalarınızı düzenli yazın.
Yazma
isteğim arttı bu dönemde. Gerek buraya gerekse günlüğüme daha fazla yazar oldum
ve bu beni çok mutlu ediyor.
Japa
pratiğimi günde ikiye çıkardım. Artık sadece sabahları değil akşamları da japa
yapıyorum. Hatha yoga pratiğimde günde iki oluyor bazen. Dört başı mamur, baştan sona planlı pratiklerden
ziyade bedenimin ihtiyacına göre hızı ve süresi değişen pratikler bunlar.
Bu bir “Ben
bunları yapıyorum, siz de yapın!” yazısı değil. Bunları yapmak bana iyi geliyor
o yüzden yapıyorum.
Evde
kalıyorsan tamam, herhangi bir nedenle dışarı çıkıyorsan tamam.
Korku,
endişe, panik içindeysen tamam, sakin ve merkezinde hissediyorsan tamam.
Günde bin
beş yüz tane canlı yayına katılıyorsan tamam, hiç bir şey yapmadan yayıyorsan
tamam.
Kendini yiyeceğe boğduysan tamam, yediklerine dikkat ediyorsan tamam.
Kendini yiyeceğe boğduysan tamam, yediklerine dikkat ediyorsan tamam.
Evde her
yeri bin beş yüz kere yıkadıysan tamam, evin darmadağınsa tamam.
Evde
çocuğunla, ailenle vakit geçirmekten bunalmış, kendi alanını özlüyorsan tamam,
onlarla vakit geçirmekten keyif alıyorsan tamam.
Virüsün
insanlığı yok etmek için üretildiğine inanıyorsan tamam, bunun doğal olduğunu
düşünüyorsan tamam.
Üzülüyorsan,
ağlıyorsan, korkuyorsan tamam, kahkahalarla gülüyorsan tamam.
İsyan
ediyorsan tamam, kabul ediyorsan tamam.
Dünyanın
sonunun geldiğine inanıyorsan tamam, çok daha güzel günler yaşayacağımıza
inanıyorsan tamam.
Her şey,
hepsi tamam. Hepimiz değişik şekillerde baş ediyoruz stresle. Ne yaptığının
önemi yok. Kendini hissetmediğin şekilde hissetmeye zorlama. Kimseye bir şey
kanıtlamak zorunda değilsin.Elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışan bir
insansın sadece.
Hepsi bu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder