24 Mart 2020

Corona Günlükleri 3


Yeni ayınız kutlu olsun.

Bugün Koç’ta yeni ay. Astrolojik yeni yılın başlangıcı aynı zamanda. Doğa uyanışta.
Balkondan bildiriyorum. Antalya’da müthiş, ışıl ışıl bir gün, hava ılık.  10 gündür evdeyim.  Bu süreç içinde bir kaç kez yiyecek alışverişi için dışarı çıktım, 4 gündür ise evden dışarıya adımımı atmadım. İlk zamanlar her gün batımı yaptığım 1,5 saatlik yürüyüşleri özlesem de kısa sürede alıştım. İnsan evladının müthiş bir uyumlanma kapasitesi var; yeni koşullara hızlı bir şekilde alışıyor.

Balkondan katılıyorum hayata. Bahçede- karşımdaki terk edilmiş binanın önündeki - kayısı ağacı çiçek açtı, yanındaki dut ağacı ise yeşerdi.  Güvercinlerle kanka olduk.  Balkona yiyecek bir şeyler koyuyorum zaman zaman onlar için, koymadığım zaman uyarmaya başladılar artık. Önceden ben balkona çıktığım an uçarlarken benimle kalmaya başladılar. Geldikleri an hoş geldiniz, ne var ne yok diye konuşuyorum, onlar da ötüyor. Geçen gün bir metreden az bir mesafede yan yana oturduk. Her gün aynı güvercinler mi geliyor, yoksa değişiyor mu çok merak ediyorum.

Sabah uyanır uyanmaz nefes çalışması yapıyorum, ardından japa meditasyonu  ve en son asana pratiği. Bunların süreleri nasıl hissettiğime göre değişiyor ama genelde toplamda 1-1,5 saat kadar sürüyor. Matımı odada serili tutuyorum ve vücudumun esnemek istediği her an üzerine geçip bir şeyler yapıyorum.

Tüm bunları yaptıktan sonra  üzerime çöken huzur halini bozmamak için sevdiğim mantraları dinleyerek hazırlıyorum kahvaltımı. Hava güzelse balkonda yiyorum. Kahvemi içerken geceden kapattığım telefonumu açıyorum. Ben yıllardır televizyon izlemiyor, haber  okumuyorum. Corona gündemimiz olduğundan beri günde bir kez vaka sayısı kaç olmuş bakıyorum sadece.

Bunların çoğu gündem değişmeden önce  yaptığım şeyler olsalar da  gerek instagramda geçirdiğim sürenin artması gerekse  arkadaşlarımı ve ailemi daha sık arama isteği duymam böyle bir zamanda bağ kurma, iletişimde olma ihtiyacımın arttığını gösteriyor.

Düzenli biri olmama rağmen temizlik hastası olmadım hiç ve kapı kollarını çamaşır suyuyla silme aşamasında değilim. Kendimce makul ölçülerde ellerimi yıkıyorum. Kolonya baş ucumda duruyor. Alışverişten döndükten sonra bir kaç kez nereye dokundum, oraları yıkayayım, sileyim diye aklımdan geçse de takibinin imkansızlığını fark edince vazgeçtim. Yine de dışarı çıktığımda giydiğim tüm kıyafetleri  eve girer girmez çıkarıp yıkadım ve kendim de yıkandım. “Dışarda bir virüs var ve dokunursak öleceğiz!” paranoyasının virüsün kendisinden çok ama çok daha tehlikeli olduğunu o zaman çok net bir şekilde fark ettim. Bunda böyle bir zamanda izlenmemesi gereken bir film olan “Salgın” filmini izlememin de etkisi var sanırım. Filmde günde binlerce kez  yüzümüze dokunduğumuzu duyduktan sonra yüzüme dokunduğum her anı fark etmeye başlayınca çıldıracak gibi oldum :D

Dün nihayet giysi dolabına el attım kışlık yazlık değişimi için. Kullanmadığım şeyleri ayırdım. Bunu düzenli olarak yaptığım için artık çok az eşya çıkıyor düzenlemelerde, buna seviniyorum. Gerçekten çok fazla şeye ihtiyacımız yok bu hayatta.

Bu hadise meydana gelmeden önce Vedik öğreti ve mantralarla ilgili bir uzaktan eğitim imkanı sunulmuştu bana (Çok şanslıyım gerçekten). Bu eğitim kapsamında bana verilen ödevleri yapmaya başladım. İlk mantra sevdiğim ve söylediğim bir mantra çıktı. Ah, böyle zamanlarda her şey öyle güzel oturuyor ki yerine; ilahi sözler duymak kadar insanın kalbini açan bir şey yok.

Bu dönem rüyalarımda müthiş bir hareketlilik var ve mesaj içerikli rüyalar artmaya başladı. Rüyalarımı yazıyorum.  Onları yıllar sonra okuduğumda o dönemin tablosunu öyle not koyuyorlar ki ortaya. Bilinçaltınızda neler olduğunu merak ediyorsanız rüyalarınızı düzenli yazın.

Yazma isteğim arttı bu dönemde. Gerek buraya gerekse günlüğüme daha fazla yazar oldum ve bu beni çok mutlu ediyor. 

Japa pratiğimi günde ikiye çıkardım. Artık sadece sabahları değil akşamları da japa yapıyorum. Hatha yoga pratiğimde günde iki oluyor bazen.  Dört başı mamur, baştan sona planlı pratiklerden ziyade bedenimin ihtiyacına göre hızı ve süresi değişen pratikler bunlar.

Bu bir “Ben bunları yapıyorum, siz de yapın!” yazısı değil. Bunları yapmak bana iyi geliyor o yüzden yapıyorum.

Evde kalıyorsan tamam, herhangi bir nedenle dışarı çıkıyorsan tamam.

Korku, endişe, panik içindeysen tamam, sakin ve merkezinde hissediyorsan tamam.

Günde bin beş yüz tane canlı yayına katılıyorsan tamam, hiç bir şey yapmadan yayıyorsan tamam.

Kendini yiyeceğe boğduysan tamam, yediklerine dikkat ediyorsan tamam.

Evde her yeri bin beş yüz kere yıkadıysan tamam, evin darmadağınsa tamam.

Evde çocuğunla, ailenle vakit geçirmekten bunalmış, kendi alanını özlüyorsan tamam, onlarla vakit geçirmekten keyif alıyorsan tamam.

Virüsün insanlığı yok etmek için üretildiğine inanıyorsan tamam, bunun doğal olduğunu düşünüyorsan tamam.

Üzülüyorsan, ağlıyorsan, korkuyorsan tamam, kahkahalarla gülüyorsan tamam.

İsyan ediyorsan tamam, kabul ediyorsan tamam.

Dünyanın sonunun geldiğine inanıyorsan tamam, çok daha güzel günler yaşayacağımıza inanıyorsan tamam.

Her şey, hepsi tamam. Hepimiz değişik şekillerde baş ediyoruz stresle. Ne yaptığının önemi yok. Kendini hissetmediğin şekilde hissetmeye zorlama. Kimseye bir şey kanıtlamak zorunda değilsin.Elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışan bir insansın sadece.

Hepsi bu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder